وَمَن يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْمًا وَلَا هَضْمًا
Ve men ya’mel mines sâlihâti ve huve mu’minun fe lâ yehâfu zulmen ve lâ hadmâ(hadmen).
ve men | : ve kim |
ya'mel | : amel eder |
min es sâlihâti | : salih (nefsi ıslâh edici) amellerden |
ve huve | : ve o |
mu'minun | : mümin olan |
fe | : artık |
lâ yehâfu | : korkmasın |
zulmen | : zulüm, haksızlık edilmek |
ve lâ | : ve olmaz |
hadmen | : haksızlık yapılması, hakedilenin azaltılması, eksiltilmesi hadım edilmesi |
Kim, bir mü'min olarak, iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunursa o, ne (seyyiâtının) artırılmasından, ne (hasenatının) ekşitilmesinden endîşe etmez.
Ve her kim mü'min olduğu halde sâlih amellerden işlerse artık o ne zulme uğramaktan ve ne de sevabının eksilmesinden korkmaz.
Her kim de mü'min olarak salih amellerden işlerse o vakıt o, ne bir zulümden korkar, ne çiğnenmeden
Her kim de mümin olarak yararlı işler yaparsa, ne bir zulümden korkar, ne de çiğnenmeden.
Her kim de mümin olarak salih amelleri işlerse, artık o, ne bir haksızlıktan ve ne de çiğnenmekden korkar.
İnanmış olarak, yararlı işler işleyen kimse, haksızlıktan ve hakkının yeneceğinden korkmaz.
Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse, o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan.
Her kim, mümin olarak iyi olan işlerden yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.
Mü'min iken iyiyararlı amellerde bulunan kimse ne haksızlığa uğramaktan, ne de (sevabının) eksilmesinden korkar.
Mümin olarak güzel ve makbul işler işleyen ise, ne zulümden, ne de haklarının çiğnenmesinden korkar.
Her kim de mü’min olarak salih ameller işlerse, artık o, ne bir zulümden korkar, ne çiğnenmeden (hakkının zayi olmasından).
Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse; o, zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.
Fakat inanarak iyi işlerde bulunan ne günâhının arttırılmasından korkar, ne sevâbının eksiltilmesinden.
Her kim, mümin olarak iyi olan işlerden yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.
Kim de bir mü'min olarak, salih olan amellerde bulunursa, artık o, ne zulümden korksun, ne hakkının eksik tutulmasından.
inanmis olarak, yararli isler isleyen kimse, haksizliktan ve hakkinin yeneceginden korkmaz.
Mü'min oldukları halde iyi ameller işleyenler ne haksızlığa ve ne de ödül kısıntısına uğramaktan korkarlar.
Kim de (bir) inançlı olarak salih amellerde bulunursa, artık o ne zulümden korksun, ne hakkının eksik tutulmasından.
Buna karşılık, inanıp da dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan kimseye gelince: böyle birinin, haksızlığa uğramaktan ya da (hak ettiği karşılıktan) yoksun bırakılmaktan korkmasına hiçbir sebep yoktur.
Mümin olarak doğruları yapan ise zulümden ve hakkının yenmesinden korkmaz.
Kim de bir mü'min olarak, salih olan amellerde bulunursa, artık o, ne zulümden korksun, ne de hakkının eksik tutulmasından.
İnanmış olarak güzel işler yapan kimse ise, ne bir haksızlığa uğramaktan korkar, ne de ödülünü eksik almaktan.
Kim inanarak iyi olan işlerden yaparsa artık o, ne zulümden, ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.
Mümin olarak hayra ve barışa yönelik iyilikler yapan ise ne haksızlığa uğratılmaktan korkar ne de ezilip horlanmaktan.
İnançlı olduğu halde erdemli davrananlar herhangi bir haksızlıktan ve güçlükten korkmayacaktır.