إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ
İnnâ a’taynâkel kevser(kevsere).
innâ | : muhakkak ki biz |
a'taynâ-ke | : biz sana verdik |
el kevsere | : kevser |
(Habîbim) hakikat, biz sana, Kevseri verdik.
Şüphe yok ki, Biz sana Kevser'i verdik.
Biz verdik sana hakikatte kevser
Muhakkak Biz, sana Kevseri'i verdik.
Muhakkak biz sana Kevser'i verdik.
Doğrusu sana pek çok nimet vermişizdir.
Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik.
(1-3) (Resûlüm!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.
ki biz sana Kevser'i verdik.
Biz gerçekten sana verdik kevser.
(Ey Rasûlüm), gerçekten biz sana (cennetdeki Havz-ı) Kevseri = pek çok hayırları verdik.
Gerçekten Biz; sana, Kevser'i verdik.
Şüphe yok ki biziz sana kevseri veren.
(Resûlüm!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik.
Şüphesiz, biz sana Kevser'i verdik.
Dogrusu sana pek cok nimet vermisizdir.
Ey muhammed! Doğrusu biz sana pek çok nimet vermişizdir.
Süphesiz, biz sana Kevser'i verdik.
Bak, Biz sana bol nimet verdik:
Biz sana sayısız nimetler verdik.
Şüphesiz, biz sana Kevser'i verdik.
Biz sana Kevser'i verdik.
Biz sana Kevser'i (bol ni'met, ilim ve büyük şeref) verdik.
Hiç kuşkusuz, biz verdik sana Kevser'i/iyilik, bereket, mutluluk, güzellik, soy ve aydınlığın tükenmezini.
Biz sana bolca nimetler verdik.