إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ أَنْ أَنذِرْ قَوْمَكَ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
İnnâ erselnâ nûhan ilâ kavmihî en enzir kavmeke min kabli en ye’tiyehum azâbun elîm(elîmun).
innâ | : muhakkak ki biz |
erselnâ | : biz gönderdik |
nûhan | : Nuh |
ilâ kavmi-hî | : kendi kavmine |
en enzir | : uyarması |
kavme-ke | : senin kavmin, kavmini |
min kabli | : önceden, önce |
en ye'tiye-hum | : onlara gelmesi |
azâbun | : azap |
elîmun | : elîm, acı |
Hakıykat, biz Nuuhu kavmine gönderdik. «Kendilerine elem verici bir azâb gelmezden evvel kavmini (onunla) korkut» diye.
Muhakkak ki, Nûh'u kavmine gönderdik, kendilerine bir elîm azap gelmeden evvel kavmini korkut diye.
Haberiniz olsun ki biz Nuhu kavmına gönderdik, kavmını inzar et diye, gelmezden evvel onlara bir azâbı elîm
Haberiniz olsun ki, Biz Nuh'u: «Kendilerine elim bir azap gelmeden önce kavmini uyar!» diye kavmine gönderdik.
Gerçekten biz Nûh'u kavmine gönderdik, «kavmine acı bir azap gelmezden önce onları uyar» diye.
'Milletine can yakıcı bir azap gelmezden önce onları uyar' diye Nuh'u milletine gönderdik.
Şüphesiz biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye peygamber olarak gönderdik.
Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik.
Şüphesiz ki biz, Nuh'u kendi milletine peygamber olarak gönderdik de, elem verici bir azâb gelmeden önce onları uyar, (dedik).
Biz Nûh’u kendi milletine peygamber olarak gönderip: "Gayet acı bir azap başlarına gelip çatmadan önce halkını uyar!" dedik.
Gerçekten biz, Nûh’u kavmine gönderdik: “-Kavmine acıklı bir azab gelmezden önce onları korkut” diye...
Doğrusu Biz; Nuh'u kavmine gönderdik. Kendilerine elim bir azab gelmezden önce kavmini uyar, diye.
Şüphe yok ki biz, onlara elemli bir azap gelmeden korkut kavmini diye göndermiştik Nûh'u, kavmine.
Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik.
Şüphesiz, biz Nuh'u; "Kavmini, onlara acı bir azab gelmeden evvel uyar" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.
«illetine can yakici bir azap gelmezden once onlari uyar» diye Nuh'u milletine gonderdik.
Milletine can yakıcı bir azab gelmezden önce onları uyar diye Nuh'u milletine peygamber olarak gönderdik.
Şüphesiz biz Nuh'u; "Kavmini onlara acı bir azab gelmeden evvel uyar" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.
Biz Nuh'u kendi toplumuna göndererek "Başlarına şiddetli bir azap gelmeden halkını uyar!" diye (emrettik).
Kendilerine acı bir azap gelmeden önce kavmini uyar diye Nuh’u kavmine göndermiştik.
Hiç şüphesiz, biz Nuh'u; «Kavmini, onlara acı bir azab gelmeden evvel uyarıp korkut» diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.
'Başlarına acı bir azap gelmeden önce onları uyar' diye, Biz Nuh'u kavmine gönderdik.
Biz Nûh'u kavmine gönderdik: "Onlara acı bir azâb gelmezden önce kavmini uyar," diye.
Biz, Nûh'u, "Toplumunu, kendilerine korkunç bir azap gelmeden önce uyar!" diye kavmine gönderdik.
'Kendilerine acı azap gelmezden önce halkını uyar,' diye Nuh'u halkına gönderdik.